23 Kasım 2008 Pazar

Kaza Raporumsu 2005 (Kaş- ilk termik dönüşlerim ve ilk xc)

Herşey alkolün bol olduğu ve bir sonraki günün havasının güzel olacağının ofisten müjdelendiği bir gecede başladı. Mavi barın renkli iskemlelerinin bacaklarınca çalınan tequila türküleri ile duvar barın sıcak taşındaki kıçım kurtlanmaya başlamıştı ve basurumdan bağımsız yüksek inversiyon haberleri ile kaşınıyordu. Hep hüsranla sonuçlansada her güzel hava beklentisi ile beraber gelen bu heyecan, sidik gibi birama ve muhabbete vedâ bahanem oldu sonunda.Açarken kırarcasına omuzladığım kapıdan geçip , gıcırdayarak küfür eden merdivenleri çıkıp odadaki telsizin pillerini kontrol ettim.Sonra vantilatörün dibindeki perde çarşaflı yatağımda ertesi günkü uçuş kıyafetlerimle sızdım.
Halil abi sayesinde; hep terden yapıştığım yatakta uyanmayı beklerken, Cem in tostunun çöpü ve boş kola kutusuyla bir virajda savrularak uyanmaya alıştım. Ama bu sefer “ Bu adamlar gürültüyle sallanan arabada nasıl uyuyolar ?” diye şaşkın ve tepkisiz bakan tandem yolculari yoktu. Onların yerine, buluşma yerinden almakta geciktiğimiz Bilkentli singel cılarla, yolda bulduğumuz garip Fransız singılcı çift vardı. İzne dönemeci geçildikten sonra herkez yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. Hatta ayılıp açlığının farkına varanlarla Kalkan a kadar gidersek orada kralının sucuklu yumurta olacağı kahvaltının muhabbetini yapmaya başlamıştık. Tam bu sırada benim hiç param olmadığı aklıma gelmişti ve otostopla kaşa donme planları yapmaya başlamıştım ki Bilkentli Özgün iki beşlik borç verdi. Nasıl olsa Kalkan a gidemeyiz, limana inince geri veririm diye aldım. Zaten hiçte güzel bir uçuş olacakmış gibi hissetmiyordum.
Bu olumsuz düşüncelere rağmen kanadımı bir an önce serip kalkmak istiyordum. Saat aşağı yukarı 12 falan olmuştu. Termikler için pişen pişmiştir diye düşünerek havalanan bilkentli öğrencilerden sonra Barış ın ardından kanadımı serdim. Havalanınca her zaman başıma bela olan speed barın cırt cırtı polar eldivenime yapıştı. Ağzımla eldivenimden söktükten sonra koyacak bir yer bulamadım. Bu arada her zamanki gibi, o saatlerdeki uçuşlar için gereksiz olan yamaca yakın kaldırıcı arama çabalarımla vericinin arkasına doğru kıvrılıp, verici sırtının sonuna kadar gittim. Tekbaşıma yaptığım bu deneme elimde patladı ve kös kös take off un aşşağısındaki kayalıkların altında bir irtifada geri dödüm. Bir baktım ki benden önce kalkan sığır Barış bulmuş bi termik çiçek gibi take off un üzerinde bir irtifada takılıyor. Ben termiği bulup kazıyıncaya kadar havada bir sürü kanat olduk. Kasa kasa vericinin üzerine çıktığıma sevinirken herkezin basıp verici sırtnın sonuna doğru yollandığını gördüm. Önde Shamanla Ugur sonra Dune la Sukan yardırmış,Barış ,Bahar arkadan da ben .Sondaki hörgüç gibi olan kayalıklara vardığımızda herkez havada beklemeye geçmişti.Uğur arkadaki daha yüksek sırtı denemeye gitti.Onu dikkatle izlemeye çalışıyordum ama ağzım speedin cırt cırtı sayesinde acayip sulanmıştı.Salyalarım damlamaya başlamıştı.Kendi kendime daha önce öndeki tepelerde çalışan bi yer vardı orayı denemek için süzülüşe geç bu arada şu cırt cırttan kurtulursun dedim.Uğur u beklediğimiz yerden tek başıma dallama gibi ayrılırken bir yandan da ilk kez tam anlamı ile kendi kararlarımı verebileceğim ve kendimi deneyebileceğim bir fırsat yakaladığımı düşünüyordum . Ne olursa olsun bunu denemeliydim. Caminin oraya falan patlamamak için dua ederken sanki bir kara deliğin yanında yürüyormuşcasına his veren termik öncesi sessizlik oldu ve sopayla harnesin solundan bişey dürttü. Harneste sola yatıp dürtmenin devamını beklerlerken yukarı doğru çeken termiğin tam benim aradığım şey olduğunu anlayıp dönmeye başladım. Biraz irtifa alıp, ilerlemeye karar verdiğim yönde tekrar süzülüşe geçtim. Bir yandan da arkaya bakıp diğerleri ne yapıyor onu anlamaya çalışıyordum. Onlarında benim döndüğüm termiğe doğru geldiklerini görünce kendime güvenim yerine geldi. Ama hala ileride bişey bulamazsam nereye ineceğim onu gözüme kestirmeye çalışıyodum. Bu anlattığım yere kadar olanlar çok kısa zaman içerisinde ve çok kısa bir mesafede gerçekleşmesine rağmen bana yaşattığı hisler ilk uçuşumdaki gibiydi. İlk kez sırtta tandemlerle takıldığım uçuşum hariç; bundan önceki uçuşlarım bir tiren gibi raylara bağımlı ilerlermişcesineydi. Neler olacabileceği sana önceden anlatılmış ve şu olursa şunu yap bu olursa şunu çek şeklinde programlışcasına uçuşlardı. Ben sadece print edip kağıda basıyordum. Ama bu uçuş farklıydı. Tek başına gibiydim ve inanılmaz zevk alarak uçuyordum. Uçarken artık geri dönüşümün olmayacağını düşünerek; ya devam ya da orda bir yere inecekmişim gibi düşünüyordum. En iyi ihtimalle Bucak a inebilirim diye düşünerek ileride gözüme kestirdiğim kayalıklara doğru gidiyordum. Ama yol üzerinde hiç bir şey dürtmüyordu. Buraya kadarmış dedim kendi kendime.”Böyle bilmeden etmeden önden çük gibi fırlarsan ne olacak sanıyordun. Biri önden gitseydide baksaydın ne yapıyor diye olmaz mıydı sanki? Hayatında Kaş take off undan limanlara olan güzargahtan başka kaç yerde uçtun ki ?“diye söylenerek giderken dönmeye değmez diye düşündüğüm bir kaç yer geçtim. Kayalıklara vardığımda gerçektende hiç bir şey yoktu. Arkama baktığımda herkezin süzülüşe geçip bana doğru yaldır yaldır geldiğini gördüm. Ne yazık ki hepsinin sonu benim gibi olacak diye düşünüyordum. İnecek yer ararken dönmeye değmez diye düşündüğüm yere geri gelip süzülenleri beklemeye başladım. Önce Sukan geldi ve benimle aynı yerde biraz takılp biraz önce denediğim kayalıklara doğru uzadı. Nasıl olsa bişey bulamayınca ineceğini düşünüyordum . Nereye ve nasıl indiğini görüp bende aynı şekilde inerim diye geçirdim içimden. Zaten angut kuşu gibi her yere ya arka rüzgarla ya da bir şekilde becerip salak saçma iniyordum. Bari o ne yapıyorsa izleyip fikir edineyim dedim. Bu ara Bahar da geldi ve oda benimle aynı yerde es lemeye başladı. O bir yana dönüyodu ben bi yana ; sonra tekrar bir birimizi sıyırıp başka yönlere dönerek göt kadar bi yerde debeleniyorduk.Dönüp dururken Sukut un demin birşey bulamadığım kaylıklarda takıldığını gördüm .Ne kaybederim diyerek peşi sıra kayalıklara doğru açıldım . Kasıp dururken acayip sallantılar oluyordu. Sanırım öndeki tepenin rotoru bu kayalıkları etkiliyordu ve bir hava kütlesinin termik oluşumu için ısınmayı bekleyebileceği , sonrada termiğin tetiklenmesi için gerekli bütün ihtiyaçlarını barındıran bir yerdi.Dinamik takılırken bişeylerin olacağı belli bir yerdi.Artık ne biraz önceki yerlere dönebilirmişim ne de devam edebilirmişim gibi geliyordu .İniş için gözüme kestirdiğim yerlere bile zarzor yetişebilirim heralde diye düşünürken yabancı bir kanadın daha önce Baharla takıldığımız yerlerin biraz daha gerisinde take off yönünde iniş için yaklaşmalar yaptığını gördüm.Lan , düşündüm bu kim ? Bir türlü çıkartamadım kanadı.Sonra bunun yolda bulduğumuz Fransızlardan biri olabileceği aklıma geldi.Ama bunuları düşünecek vakit yoktu ve ben kendi derdim ile yanmalıydım.Sukanla beraber kayalık yamacı kazırken Baharda bize katıldı.Arkadan da Ugur bize doğru geliyordu.Bu ara beni bazı yerler kaldırıyo bazı yerler ise kaldırdığı kadar basıyordu.Bu böyle devam edip giderken biraz daha yamaçtan açılıp dönebileceğim bişeyler hissetmeye başladım.Sınırlarını bulabilmek için bir iki denedim ve baktımki bişeyler olabilir.Fakat yamaç dinamik ile termik karışık kaldırdığından çok türbülanslı ve dönerken darma duman ederek irtifa kazandırıyor.Bu ara başkalarının ne yaptığına baktım.Benim altımdaki kimse bu kaldırıcının farkında değildi.Şimdi düşünüyorum da acaba ben tam tetiklenme merkezinde mi geberiyodum ? Neyse bulduğum yerde dönüşlere başlayıp hep beraber kastığımız kayalık yamacın üzerine yükseldikten sonra ilk dönüşte inanılmaz şekilde drift olduğumu hissettim ve oradaki dinamik olduğunu düşündüğüm banta çok zor girdim.İkinci dönüşü yapmak için daha çok açılmam gerektiğini ve yine bu şekilde sürüklenmemin hiç hayırlı olmayacağını hissettimYükselmek icin daha açıktan yapmaya çalıştığım dönüş bile beni yanıltarak bir öncekinden daha çok sürüklenmeme neden oldu . Kayalıkların üzerine doğru yükselmiştim ama inanılmaz şekilde de sürüklenmiştim.Jumbe ye keskin dönüş yaptırmak rüzgar arkaya alındığında daha bir zor oluyor sanki .Tekrar kayalıkların üzerindeki dinamik ve termik karışımın içine girebilmek için frenleri bırakıp harneste doğrulup ileri doğru gitmeye başladım .Dinamik ve termiksel bir oluşuma rüzgar altından girdiğim için gerçekten çok türbülans bekliyordum ama bir anda bu kadar şiddetli önden kapamayı beklemiyordum.Kanadımın tam ortasından üst kumaşının yuvarlanıp alt kumaşla birleştiğini gördüm ve içim gitti.Kanadım önden kapanmaş olmasına rağmen öne doğru saldırış hala durmuyordu.İpler boşalıp ben kanattan yukarıda kalınca ileri gidiş durdu ve çok kısa bir süre serbest düştüm.Aklıma direk Sukan ın Erzincanda yediği önden kapama geldi .Çok sağlam kapanmıştı ama çok çabuk açılmıştı .Aklıma nasıl bu kadar çabuk o an geldi ve gözümde canlandı bilemiyorum ama insan bu tür hayati durumlarda kesinklikle çok hızlı düşünüyor.Bazı insanların gözünün önüne film şeridi gibi gelen bu görüntüler ; bence ,onun başına gelen durumla bilinç altının benzer bulduğu anların görüntüleri.Senin kendini kurtarman için benzer anları bilinç altın çok hızlı bir şekilde sana hatırlatıyor bence.Dağcılık,bisiklet veya kayakla ilgili yaşadığım ölümcül durumlarda hep buna benzer görüntüler gözümün önüne geldi .Neyse Sukan ın durumu daha gözümün önünden geçmemşiti ki kanat asimetrik olarak açıldı ve kendim bile fark edemeden açılan tarafın kolonlarına sarılıp ağırlığımı kanadın açık kısmına vermeye çalışarak tekrar bir serbest düşüş yaşadım.Bu anda aklıma ilk gelen şey yedek oldu.İrtifamın kayalıklardan çok fazla olmadığını düşünürken yüksekliği kontrol etmek için aşağıya bakmıştım.Altımdaki kayalıklara irtifamı kestirmek için bakarken bu sefer diğer tarafın kapalı bir şekilde altıma gelmesi beni iyice dehşete soktu .Tekrar serbet düşeceğimi anlayıp yine açık olan tarfın kolonları ile kendimi çekerek ağırlığımı açık tarafa atmaya çalıştım .Önden kapanmadan sonra akordiyon gibi iç içe girerek bir bu taraftan bir o taraftan kapanıp açılan asimetrikler , nasıl olupta gravat olmadan çözülüyordu hala anlayamıyorum . Gravat için müsayit görünen kanadımı , her seferindeki serbest düşüşlerimin şoku ve basıncı bozarak açıyordu sanırım. Kanadı kontrol altına alabilceğimden umudu kesip frenlerin ikisinide sol elime alıp yedeğe uzanmaya çalıştım . Bir yandan irtifanın yedek çin yeterli olup olmadığını düşünürken bir yandan da yadek kulbunu bulmaya çalışıyordum.Elimi atıp atıp yedeği yakalayamazken kanat arkamda bir yerlerde spin gibi dönüp tekrar kapandı.Nasıl olsa yedeği de yakalayamıyorum diye tekrar firenleri aldım .Tam o anda orda ölmeyeceğimi anladım.Daha sonra kanat tamamen kapalı olmasına rağmen şapur şupur diye gürültüyle komple açıldı . Ne bir gravat ne bir düğüm çiçek gibiydi .Sağa sola saldırıyordu ama deminki saldırış ve düşüşlerden sonra bunlara can kurbandı.Tamamen herşey durulup sakinleştikten sonra Baharın bana dehşetle bakarak biraz altımdan ve önümden geçtiğini gördüm.Sonra kendimden hiç beklemediğim inanılmaz coşkulu ,mutluluk ve yaşama sevinci dolu bir çığlık attım . Süperdi...Yemin ederim yeniden doğduğuma inanarak bir bebek ağlaması gibi ciğerlerime hava doldurarak attığım bir çığlıktı.Bacaklarım sanki daha önce hiç yük taşımamıştı ve o an hafif bir bedene bağlı gibi oldu. Ben ne oradaydım ne de başka bir yerdeydim.Ya hiç biryerdeydim ya da her yerde.Anlatılamaz bir duyguydu hissettiğim...
Çok hızlı bir şekilde sakinleştim.24 senelik yaşantımın en önemli anlarından biriydi ama çok hızlı sakinleşip oralara inmemek için kasmaya devam ettim .Aynı termik karışımında sadece dinamikmişcesine dönmeden bir kaç es daha çizdim.Bu ara Ugur telsizde yamaca o kadar yakın uçma yavşak falan diyordu.Yeterli irtifayı almışım yada almamışım çok sallamadan hemen denize yakın olan daha yüksek ve daha öndeki tepeye atladım.Buraya geçerken önde iniş için daha önce gözüme kestirdiklerimden daha uygun yerler olduğunu ve Bucak a dönmek için yamanılabilecek yamaçlar olduğunu gördüm.Mp3 ün kulaklıklarını taktım müzik açıp hayatın tadını bir an önce almaya çalıştım.İçime çektiğim nefes her zamankinden daha lezzetliydi .Yanımdan bir roket gibi bir pamukçuk geçti.Yakınlarada bir yerde bunu taşıyan bir termik olmalıydı.Birileri telsizden hala bişeyler diyordu.Kulak kabarttım .Ugur keyfinin kaçtığını ve kaşa doğru döndüğünü söyledi .Sukan ve Bahar da peşinden devam etmeye başladılar.Yamaç taşımasına rağmen Kalkan a doğru geçmemiz gereken boğazın orda daha fazla yükselemiyordum.Ugur da bana telsizden daha fazla kasmamamı söylüyordu .Zaten artık tek başıma gidecek cesaretim yoktu.Kulağımda bob marley ezgileri Kaş a doğru önümde çok güzel şekilde yamaca yamanarak uçan kanat görüntüleri ile döndüm .Son olarak Blikentli Özgür ün benim ölmek üzere olduğum kayalıkların onune indiğni gördüm.Bizde ; Ugur,Barış,Bahar,Sukan izneden kalkmışcasına uyuyan deve gelip kol uçuşu yapıp limana indik.Hayatımın en zevkli, en tehlikeli ve en güzel uçuşundan sonra bira ve içli köfte....Her neyse...
Yamaçparaşütü extrem bir spormuş !

The END




















Serhat ÖZEL

SAT ta yedek (Yamaşüt Ekecik)

Merhabalar;

Ekecik Yamasut deki SAT ta yedek olayi benim basima gelmisti. SAT ta yedek uzerine bu olaydan sonra oldukca dusunmustum.
Once basima gelenleri anlatayim sonra neler yapilabilir beraberce dusunelim.

Yamasut un ilk gunu, Namı deger Ekecik inde bomba gunlerinden biri. Kanat M Mustang , harnes Kamasutra II, yedek Apco. Tepe ustunde 3100-3200 irtifadan ilk turn point ve start icin 6-7 kanat suzuluse verdik. Ilk grubun termigine, turbulans ve sallantilara gore speed e ayar vere vere yollaniyorduk. Hirsla full speed giderken 2900-3000 metrede kanat onden kapandi ve arkama dogru gitti. Acilmasini beklerken bir anda asimetrik acildi ve hop mop diyemeden saga dogru saldirdi. Tam bir tur atmistim ve 2. tur baslarken kanadi ters frenle durdurdum ama asiri fren nedeni ile stall a girdim. Sonrasinda asimetrikle beraber spine girdim. Full stall cektim. Ama harnes ile beraber lambir lumbur dusme aninda frenlerden birini daha fazla biraktim ve spin ile beraber 1 tur twist oldum. Bu anda kanat Spiral gibi donmeye baslarken 2 tur daha twist olduktan sonra kanat acik ve temiz sekilde SAT a oturdu. Ipler 3 Tur twistli sekilde SAT ta donmeye basladigimda heralde bir 500-600 metre irtifa yemistim. 100-150 metreyide twisti cozmek icin ugrasirken harcadim. Ama benden uzaktaki 3 tur twist icin yapicak cok bir sey yok. SAT daki G den dolayi iplere oldukca fazla yuk biniyor. Tutup acamiyorsunuz. Frenlerde sikismadan dolayi calismiyor. Twistin uzerindeki iplerden yakalayip acmaya calistim ama yetisemiyordum. Yere 150-200 metre falan kala yedegi cikarip kucagima aldip 1-2 tur bekleyip nereye firlatacagima karar vermeye calistim. SAT ta cokus o kadar fazla olmadigindan yedegin acilma suresini pek akil edemedim. Sadece kanadin etrafimdan gecisine konsanre olup. Kanat onumden gecer gecmez yedegi firlattim. Fakat yedek daha tam acilmadan kanat arkamdan dolanip yedege yetisti. ( Yedek navlakadan daha yeni cikmisti) Cort diye yedek kanadin iplerinin arasina girdi. Gozler dolu dolu yedegin ne kadar ipi varsa cekistirmeye basladim. Yere 100 metreden az kalmisti ki Yedek iplerin arasindan gecip acildi. Bu seferde kanat iplerin arasindan acilan yedekle beraber beni inanilmaz savurmaya basladi. Surekli bir oraya bir buraya savruluyorum. Yedek beni boynumdan asiyor;yedekle benim etrafimdan gecen ve hala acik olan kanadin ipleri sagdan soldan boynuma basiyor kafami haraket ettiremiyordum. O sallantilar ile yere caksam kesin spatula ile kazirlar diye dusundum. Harneste dogrulup zar zor twistlerin uzerinden D kolonun iplerinden bir kismini yakaladim. Kanadin sallantisi biraz azalir gibi olunca diger elimlede twistin uzerindeki rasgele iplere atladim. Kucagima dogru bu ipleri cekince kanat savurmayi birakip tum yukum yedege bindirdi. Bir kisim ip hala kafama basiyor ama yandan kanadin kulaklar kapali hucum kenari yere dogru inisini goruyordum. Sonunda stabil sekilde inmeye basladigimda 20-30 metre kalmisti. Ulan nereye iniyorum acaba diye bi baktim. Ortamda bulunan tek kerpic evin ustune dogru gidiyoruz. Neyse baktim onu siyircaz. Ama cokus hizim ve engebeli arazi cok hos degil. Yere inise 4-5 metre kala kanadin tuttugum iplerini biraktim ki oda biraz yuk tasisin ve yumusak ineyim. Nitekim oyle oldu ve meyilde geriye dogru yumusak bir takla attim. Kanat onume yedek arkama dogru dustu.
Dagcilikta, bisiklette, kayakta ve yamacparasutunde oyle destansi kazalar basima geldi ki anlatamam. Neyse yine yirttin be Serhat demeye kalmadi, bahcesine indigim evin kecilerinden sorumlu 5 tane coban kopegi etrafimi sardi. Ben dizlerimin ustunde coktum ne olursa olsun artik dedim. O ara cobanlar yetisti sopayla kovaladilar hayvanlari. Dedim "Bisey yapmazlar heralde?". Coban cevap verdi "Parcalarlar."
Olay budur.
Kanattaki kravattan dolayi SAT ta yedek atma durmundaysaniz elbette once frenle veya kolonlarla full stall denenmeli en azindan donus sekli bozulmaya calisilmali. Hatta SAT, Spirale bile cevrilmeye calisilabilir. Sonarsinda yedegi atarsin. Ama yamasutte benim o irtifada SAT tan cikma sansim yoktu. Nedeni ipler twist olurken esit uzunluklarda sikismadi ve sikismanin uzerindeki iplere yetisemiyordum. Bunun gibi bir durumda baskasi iplere yetisebilirse zaten kanada mudahale verebilir ya da twisti acabilir. Sonra ucar ya da yedegi atabilir. Ayrica SAT tayken bir yerleri tuttun donusu bozdun diyelim hangi elinle yedegi nasil atacaksin? Bu da baska bir soru. SAT ta yedek ile ilgli konustugum bir cok kiside tam cevap veremiyor. Kanat radar gibi etrafini tariyor ve yedegi yakalarsa affetmiyor. Yedek acilsa bile o hizla yedege cakip bir tarafina girebiliyor.Zor durum.
Cok uzattim...Son olarak SATi bozamiyor ve yedek atmaniz kacinilmazsa sonradan öğrendiğim taktik ile yedeği aşağa doğru sarkıtın taktiğini öneriyorum.




Serhat ÖZEL

Anlatma Anlatamazsın

Ortalığa saçtıklarımız bunlar olmasın Kim ve ne için dağlara gidiyoruz? Ne var dağlarda? Oralarda bizi çeken ne var? Dağın zirvesine çıkınca elimize ne geçiyor?
Bu soruların cevaplarını vermeye çalışmayın. Bu soruların cevapları oldukça edebi çıkıyor ağızlardan ve bazı insanların kendilerini ikna için kullandıkları bu soruların yanıtlarının en ufak bir çılgınlık rengi bile yok. Kendi yaptıklarına övgü arayan sorular bunlar ve kendi ışıklarını taşımıyorlar. Etraftaki ışıkların yansımasından başka bir şey ihtiva etmeyen cevapları taşıyan bu sorulardan ziyade; aranacak başka cevaplara sahip başka sorular var. Nehrin dibindeki taşlara basıp, ayağımızı kesmemek için dibi görmemiz gerekir. Bunun içinde nehri berraklaştırmak lazım. Ama bu soruların yanıtları taşarı algılamamızdan ziyade yanlış taş yansımalarına neden oluyor. Yanlış yansımalar nehre girmemesi gerekenleri kendine çekiyor ye bu kişilerin bazılarındaki kesikler o kadar derin oluyor ki akan kanlar nehrin daha da bulanmasına neden oluyor. Bu kişiler başka nehirlerin geçişini arasınlar. Nasıl olsa bu aldatıcı yanıtlar yüzünden asla karşıya geçemeyecekler ve boşa kan kaybedip arkada kalanlarda anlamsız bakışlar yaratacaklar. Karşıya geçenler dağlarla fazla ilgilenmezler. Dağdayken kendileri ile ve gündelik hayatlarındaki sıkıntıları açıklayan sorularla boğuşurlar; dağla ilgili ve dağda olmakla ilgili soru yoktur ki yanıt arasınlar. Zaten, neden ilişki takıntıları ve beklentileri karşılama çabası olmadığı ile ilgili sorular üretmek neyimize gerek. Bu yüzden gündelik yaşamdaki ve yaşam dışındaki soruların yanıtlanması için; dışarıda, her şeyin dışında, beklenti taşıyan soruların bulunmadığı bir yer seçimi gayet normal karşılanmalıdır. Dağdaki tek can sıkıcı şey kendinizsinizdir, yanınızda taşıdığınız sorunlardır ye sorulardır. Neden buralarda duramıyoruz? Şehirde ye içindeki toplumun yaşam tarzında ne var da uzaklaşmaya çalışıyoruz? Gündelik yaşamımın içeriği ve kişiliğimin etkileri yüzünden neler yitiriyorum ve neler yitirtiyorum? Yaşam amacımız ne? Kendini aşmak nedir? İşte duygusal ve fiziksel taş kesiklerini önleyecek nehir aşım soruları bunlar olmalı. Bu sorular baştaki sorularla zıttır, parlayanlar ve berraklaştırıcılar bunlardır, tüm değerlerden noksan sorular bunlardır. En yakınları yakınındayken bile zihnen ve ruhen uzaklarda olan birisini dağlara götüren soruları yanıtlamaya çalışması; en baştaki edebi cevaplarla kol kola olan soruların tümünü yanıtlamaya yeter de artar bile. Yaşadıklarınızı ve yaşanılanları yorumlayarak başkalarına aktarın ki herkes nasiplensin. Ama edebiyat yapmayın. Yorumlarınız üzerine yaptığınız edebiyat kendinize kalsın ki bir erdem ışığı olsun sizlere... Erdemler ve yol gösterici ışıkları tarif edilemezdir, onun için kasmayın; onun için, boş anlatımlarla ortada dolanan ıvır zıvır olarak nitelenmelerini engelleyin. Yaşadıklarınızla ilgili aktarımlarınız, edebiyatınız değil üzerinizde taşıdığınız etkiler olsun. Unutmayın haritalarınıza ve tariflerinize göre gidenler sizinle aynı yolu takip etseler bile ayni şeyleri yaşayamazlar. Kendi geçmişlerinin ye geçmişlerindeki algı farklılıklarından dolayı o yoldaki sapkınlıklarınızı, delice kahkahalarınızı, bunalımlarınızı ve çözülümlerinizi elde edemezler. Onun için zaferlerinizi ye yenilgilerinizi kimseyle ve dünyevi hiçbir şey ile paylaşamaz, karşılaştıramaz ve bunları tekrarlayamazsınız. Onun için size ait zafer ve yenilgilerinizi isteseniz de istemeseniz de taşımakla mükellef olursunuz. Bu ikisinin (zafer ve yenilginin) bittiği yer dağdır, başladığı veya başlattığınız yerin dağla en ufak bir ilgisi yoktur. Ancak bunun adına dağcılık denebilir. Dağcılık bu yüzden dağda başlamaz.



Serhat ÖZEL (Takoz Dergisi Sayı:19)

Let s get start

Merhaba. Bloglar yazcam. Hazır mısınız?

Elbette Hazırsınız.